ÇORUM İL KÜLTÜR VE TURİZM MÜDÜRLÜĞÜ

Çorum'da Sinema - Gazanfer ERYÜKSEL

Çorum Kültür ve Sanat Dergisi - 3 Sayı
Bu çalışmamı Çorum’un kültür ve sanat yaşamının en renkli ve üretken siması sevgili arkadaşım Mahmut TUNABOYLU’nun anısına adıyorum. Gazanfer ERYÜKSEL


       Kentlerin tarihine bakarken bazı kurumlar olguları yerli yerine koymanın mihenk taşlarıdır. Kent kavramı Anadolu’nun eski tarihinde tiyatro ile kimlik kazanmıştır. Hepsi Açıkhava tiyatrosu olan bu yapılar taş mimarisinin ve akustik tekniğinin eşsiz yapıtları olarak bugün de kültür ve sanata ayrıca turizme hizmet etmektedirler.20. yüzyıldaki kent kavramına tiyatronun yanında bir kurum daha eklenecektir. Sinema… Anadolu’da 1919’dan sonra giderek yükselen bağımsızlık ateşleri Cumhuriyetin kuruluşu ile taçlanacaktır. (1923)

       
Cumhuriyet, yıkılan bir imparatorluğun küllerinden bir devrim yaratmıştır. Cumhuriyetin ilanıyla birlikte toplumda yaşanan sevinç ve coşku yeni dönemin insanının oluşması için kendi kurumlarını birer birer inşa edecektir.

  Bu yapılar şehirlerde Halkevleri, köylerde Köyodaları, Devlet Konservatuarının çekirdeği olan Mu-siki Muallim Mektebi, Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu’dur. Bu beşliye “Cumhuriyetin Beşi Biraradası“ diyebiliriz. Bu temel yapı, Cumhuriyetin insana, kültüre ve sanata verdiği önemin göstergesidir.

    Daha önceleri bağımsız bir sancak iken 10 Nisan 1924’de 491 sayılı Yasa ile İl olan Çorum, merkezi yönetimden yeterli destek ve yatırım görmese de zaman içinde tarıma dayalı sanayileşmenin ve kentleşmenin en ilginç örneklerinden biri olacaktır.

    Bu çalışma eksikleri olsa da kent olmanın evrensel işaretlerinden olan sinemanın Çorum’daki tarihinde ilk yazılı metindir. Bu araştırmada emeği geçen kaynak kişilere; Sefa Yalçın, İhsan Yalçın, Ahmet Naci Özturan, Sami Erhan, Gürcan Bozdoğan, Soner Özdoğan, Atakan Özdoğan ve Kaya (İsmail) Üstündağ’a .şahsım ve geleceğin araştırmacıları adına teşekkürü bir borç bilirim.
Çorum’un sinemalarına emek veren insanlarından derlediğimiz bilgiler sözlü kültürün kaybolma riskinden kurtarılarak yazıyla raptedilmiş ve onlar için yeni bir yolculuk başlamıştır. Yolları açık olsun…

    Sanayi devriminin sonucu olarak 19. yüzyılın sonlarında modern kentler ve sinema tarih sahnesin-deki yerlerini alırlar. Tiyatro antik çağlardan başlayarak kent olmanın nasıl başat ölçütlerinden biri ise sinema da 20. yüzyılda kentleşmenin ve modernitenin ölçütü olacaktır. Öyle ki sinema sadece Paris, Berlin, Londra, Viyana gibi modernliğin başkentleriyle sınırlı kalmayacak, Bombay (Hindistan), İskenderiye ve Kahire (Mısır), İstanbul (Türkiye) gibi kentlerin de modernleşme deneyimlerine hız verecektir.

   Toplumları yönetenler sinemanın kitleleri etkilemek ve yönlendirmek için ne denli önemli bir araç olduğu-nu çok çabuk fark ederler. Modern çağı tanımaya, anlamaya ve onu eleştirmeye çalışan düşünür ve sanatçılar da aynı nedenle sinemaya ilgisiz kalamazlar.

   Walter Benjamin, “Sinema geldi ve zindandan oluşma bu dünyayı saniyenin onda biri uzunluğundaki zaman parçasının dinamitiyle paramparça etti; şimdi bu dünyanın geniş bir alana yayılmış yıkıntıları arasında serüvenli yolculuklara çıkmaktayız.” derken 20. yüzyılın ve sinemanın ne denli örtüştüğünü vurgulamaktadır.

    Alfred Dublin ise Berlinlilerin günlük yaşamında sinemanın ekmek kadar gerekli olduğunu çok çabuk sezecektir. Mayakovsky, şiir ve filmleriyle “Bolşevik sinemaya” eşlik ederken; Apollaniere Paris gecelerinin sarhoş edici ışıkları ve sinema için “özel dergi” çıkaracaktır.

   Modernitenin hem mekanizması hem de “kahramanı” olan kent ve sinema Proust, Beckett, Musil ve Kafka’nın edebiyatını; Shönberg ve Mahler’in bestelerini, Picasso, Dali ve Grozs’un resimlerini etkilerken kendi dili ve dilleriyle modern hayatın sıkıntılarını ifade edecektir. “Kent havası insanı özgür kılar” sözü bireyleşme ve bireyin üzerindeki küçük çevrelerin (kasaba, küçük kent) baskısını kaldırmaya göndermeler yaparken modern kent hayatı/havası sıkıntı, tek başınalık ve mutsuzluğu da getirir kentin sakinlerine...

   Bu konuyu işleyen yönetmenlere örnek olarak Vertov, Eisenstein, R. Clair, F. Lang, O. Wells, Antonioni, Bergman, Bunuel, Yusuf Şahin, Yılmaz Güney, Lütfü Akad, Metin Errksan, Nuri Bilge Ceylan, Zeki Demirkubuz gibi yönetmenleri sayabiliriz.

    Türkiye’de toplumsal araştırma ve eleştirilerde sinemanın önemli bir yer bulamayışı sinema-modernlik ilişkisinin önem ve değerini azaltmaz, aksine ülkemizdeki kentleşmenin tarihine zenginlik katacak “atıl bırakılmış” bir alan sunar.

    Sinema 20. yüzyılın en önemli icatlarından olduğu kadar sosyal ve kültürel bir aktör olarak sıkıntılarla ve ağır koşullarda geçen kentsel hayatın estetize edilmesi konusunda da toplumsal bir rol üstlenmiş-tir.

  Batı toplumlarında önce “alt tabakalar”da ilgi gören ve ancak 1910’lardan sonra orta sınıf ve burjuva çevrelerinde kabul gören sinema, batı ülkelerinden sonra birkaç yıl içinde (İstanbul, Kahire, Tahran, Beyrut, İskenderiye) “üst tabakalar”dan geçerek “alt tabakalar”a yayılırken kentlerin modernleşme süreçlerine tanıklık edecektir.

   Batıdakinin tersine Türkiye’deki sinematografik deneyim, hemen hemen 1950’lerin sonlarına kadar zengin ve kentli kesimin bir ayrıcalığı gibidir. Batı ülkelerinde sinema, tiyatro, bale gibi diğer gösteri sanatlarına göre “küçük insanların” eğlencesiyken Türkiye’de “büyük insanların” bir “Frenk eğlencesi”dir sanki... Zengin, şık ve kibar olanla özdeşleşmiştir adeta...

   Sinemanın icadından ancak 50-60 yıl sonra Türk toplumunu temsil edebilecek bir noktaya gelebildiği görmekteyiz. 1920’lerin sonunda İstanbul’daki sinema salonu sayısı 35’i, 1930’ların başında seyirci sayısı 3 milyonu bulacaktır.

   Türkiye’deki sinema seyircisi genel olarak “Kemalist modernleşme”yi benimseyen kentlilerdir. Atatürk de zaman zaman Ankara ve İstanbul’da sinemaya giderek, kadın ile erkeğin birlikte film izleyebilme olanağına öncülük edecektir hemen her konuda olduğu gibi...

   Ancak, “Kemalist modernleşme”nin diğer batılı olgulara yöneldiği kadar sinemaya ilgi gösterdiğini söyleyemeyiz. Halkevleri döneminde (1932-1950) sinema ile ilgili genel merkez yönlendirmeleri olsa da gerek salon, gerekse özellikle sinema makinesi ve film bulunmasındaki güçlükler de gözden kaçırılmamalıdır.

  Cumhuriyet dönemi tiyatrosuna nasıl Muhsin Ertuğrul damgasını vurmuşsa sinema da onun yöne-timindedir. Muhsin Ertuğrul’un sinematografik çalışmaları Cumhuriyetin kulvarında ancak batı sinemasına öykünen yapımlardır.

  Avrupa ve Amerikan sinemasından başka Mısır sineması da yıllarca taklit edilecek, ancak bir süre sonra Mısır filmlerinin yasaklanması gündeme gelecektir.
Türk sinemasına egemen olan anlayış Avrupai kahramanların bir masal boyutunda işlenmesidir. 1960’lı yıllara dek Türkiyeli sinema seyircisi ister kentli, ister kırsal kesim insanı olsun batı sinemasının, özellikle Hollywood filmlerinin, taklidi senaryolarla avutulmuştur. Bu yıllar sinema salonlarının İstanbul, İzmir gibi büyük şehirlerden diğer kent ve kasabalara da yayıldığı dönemdir.

 Sinema salonlarının Anadolu’da yaygınlaşması sonucu “Yeşilçam Sineması” olarak zaman içinde sıfatlandırılacak olan sinema sektörü büyük kazançlar elde edecektir. Ancak elde edilen karlar başka sek-törlere kaydığından Türk sineması kurumlaşamaz. Bu durumun sonucu özellikle kriz dönemlerinde görülecek “Yeşilçam Sineması” televizyonun yaygınlaşmasıyla seyirci kaybına uğrayacaktır. Krizden “seks filmleri furyası” ile çıkılmaya çalışırsa da ailenin sinemadan kaçışı hızlanarak devam eder. 1950-1980 arası Türk sinemasının “Altın yılları”dır. 1960’larda seyirci sayısı 34 milyonu aşacak, salon sayısı 3000’i bulacak, film üretimi ise 200’ü geçecektir.

 Kriz dönemi ile çekilen film sayısı onu rakamlara kadar düşer. 1980’li yılların ortalarında özel televizyonların kurulması ve hızla yaygınlaşması ile sinema iyice bitkisel hayata girecektir. Salonlar pasaj, iş merkezi, depo gibi yerlere dönüşür. Bu durum 1990’lı yılların sonlarına dek sürer. Büyük kentlerde hızla kurulan alışveriş merkezlerinde multipleksler açılır. K. Feigelson’un “Amerikan sinemasının yeni uçak gemisi” olarak tanımladığı multipleksler kentleri ve banliyöleri hızla kuşatacaktır.

 Amerika’nın “Sine-Politikası” hem tüccarın sermayesine sermaye katmakta, hem de politik kültürel bir eğitim vermektedir küreselleşen dünyanın insanlarına.
2000’li yıllara gelindiğinde Amerikan sineması yaygınlaşma alanı olarak Anadolu kentlerine yönelir. Modern hayaller evi sinema için yeni bir dönem başlar Anadolu kentlerinde...

 Amerikan sinemasının Avrupa sinemasını tarihe gömdüğü bir çağ yaşanmaktadır. Sadece Avrupa sineması mı? Hayır. İstanbul’daki sinema festivalini izleyebilen küçük bir azınlık sayılmaz ise bugün Türkiye’de dünya sinemasının örneklerini izlemek mümkün değildir. Bir Moritanya, Portekiz, Finlandiya, Hint, Mısır veya Suriye filminin izlenmesi Türkiye’de olanaksızdır.
 

ÇORUM’UN İLK SİNEMASI ŞARK SİNEMASI

 Çorum'da halen alt katları dükkan ve üst katları işyeri olan ve bir dönem Konak Oteli olarak hizmet veren binanın yerinde 1935-1951 yılları arasında mülkiyeti Özel İdare'ye ait bir sinema vardı. Bu yapı Çorum’un ilk sinemasıdır. Şark Sineması olarak adlandırılan bu yapı karkas tekniği ile inşa edilmiş olup balkonu ahşaptır. O dönemi bilenler sinemanın 400 kişi kapasiteli olduğunu söylüyorlar. 40 yıl sinemacılık yapan Sami Erhan, Şark Sineması'nın iç mimari olarak İstanbul Kadıköy'deki Opera Sinemasının küçültülmüş bir benzeri olduğunu belirtmektedir.

  Bu yapı 1951 yılında Ramis Ebil ve Ali Sıkı tarafından satın alınacak ve o dönemin önemli konaklama tesislerinden biri olarak Konak Oteli adıyla hizmet verecektir.

 1935-1950 dönemi Cumhuriyet tarihimize halkevleri ile damgasını basan yıllardır. Halen Belediye Başkan-lık binası o yıllarda Halkevi tarafından kullanılmaktadır. Çorum Halkevi'nin Çorumlu adlı dergisinde yaptığımız incelemede söz konusu sinemada Çorum'da ilk film gösterilerinin yapıldığının öğreniyoruz. (15 Temmuz 1938 Tarihli 4. sayı)Çorumlu Dergisinde sinema için, "Halk terbiyesinde büyük tesirleri olan" ifadesi kullanılır. Bir ay içinde dört film gösterilir. "Bir Doktorun Vasiyetnamesi". "Allah'ın Bahçeleri", "Atlantik", "Monte Kristo".Temmuz 1938'de gösterilen filmleri 15 Ağustos 1938 tarihli 5. sayıdan öğreniyoruz. "Bozamboğ", Neşe İle", Je Anita", "Bağdat Yolu", "NacAvvt" Ağustos 1938'de gösterilen filmleri 15 Eylül 1938 tarihli 6. sayıdan öğreniyoruz. "Siyah İnci", "Şubert'in Aşkı", "Bağdat Bülbülü".


YALÇIN SİNEMASI

 1940’lı yıllarda İhsan ve Salim Yalçın kardeşler Eğridere Çarşısında Güven Mağazası'nın sahipleridirler ve burada tuhafiye, radyo, saat satmaktadırlar. İstanbul'da aynı işi yapan Yusuf Akçura'nın önerisi üzerine sinemacılığa başlarlar. 16 mm.lik sinema makinesini Yusuf Akcura'dan alırlar ve ona küçük bir hisse vererek filmleri de onun vasıtası ile temin ederler.

 Özel İdare, Şark Sineması'nı yıllığı 500 liradan kiralamak için ihale yapar. İhaleye katılan tek kişi İhsan Yalçın'dır ve sinema 505 liraya kiralanır. Yalçın ailesinin fertleri artık Çorum'un sinema tarihinin en önemli kişileri olacaklardır.

 Yalçın ailesi halen Eski Ankara caddesinde Metropol Mağazasının bulunduğu yerdeki Uzun Hanı 13.500 li-raya satın alırlar. (1942) 5.500 lirası peşin kalan 8.000 lira ise iki yılda ödenecektir. Tam yıkım başlamıştır ki hissedarlardan biri bu satış şekline razı olmadığını söyleyerek kalan 8.000 lirayı hemen ister. Yalçın ailesi yakımdan çıkan ahşap malzemeyi satarak kısa zamanda borçlarını öderler. Bu arada Yalçın ailesi hanın yanındaki kahveyi sinemaya dönüştürerek çalıştırmaya başlar.

     1949 yılında Yalçın Sinemasının inşaatı başlar, projesini mühendis Fahri Meroğlu tarafından çizilen sinema 1951 yılında hizmete girer. İlk film "Rüzgar Gibi Geçti"dir. Artık 35 mm'lik sinema makinesi kullanılmaktadır. Sinema 550-600 kişiliktir. Ancak 1957'de ahşap balkonun betonarme olarak yenilenmesiyle sinema 700-750 kişilik kapasiteye ulaşır.

 Sinemanın inşaatı sürerken yapılan hafriyatta bulunan taştan bir aslan heykeli şimdi Çorum Müzesi'ndedir.

 Yalçın Sineması 1992 yılına dek Çorum'a hizmet vermeye devam edecek ve sinema krizine direnip en geç kapanan sinema olacaktır. Ayrıca Yalçın Sineması'nın yanındaki bir bahçede yine aynı isimle bir yazlık sinema yıllarca aynı aile tarafından çalıştırılır.
 

SARAY SİNEMASI

 Yalçın ailesi (İhsan ve Salim Yalçın kardeşler) 1957 yılında Azap Ahmet Sokağında halen Konak ZD Restoran olarak kullanılan konağı satın alırlar. Konağın bahçesi 1958-1959 yıllarında yazlık sinema olarak işletilir. (Yeni Sinema)

 1963 yılında civardaki bazı küçük evler de alınarak Saray Sineması'nın yapımına başlanır. Sinemanın projesi mimar Turan Ilgaz tarafından çizilir. (Prof. Dr. Turan Ilgaz halen Devlet Tiyatrosu olarak kullanılan ve halk arasında "Kültür Salonu" olarak anılan binanın da mimarıdır.)

 17 Ocak 1966'da Saray Sineması "Fedailer Mangası" adlı bir filmle hizmete girer. Bu sinema salon 700, balkon 500 olmak üzere 1.200 kişiliktir. Burada film gösterileri dışında uzun yıllar çeşitli konserlere de ev sahipliği yapar.

 Türk sinemasında 1980'li yıllarda yaşanan kriz kaçınılmaz olarak Çorum'u da etkileyecektir. 1980’li yılların ortalarında Saray Sineması'nın salon kısmı düğün salonuna dönüştürülür. Balkonun ön tarafı kapatılıp bir perde eklenerek bir süre daha sinema olarak sinema olarak hizmet vermeye devam eder. Ticaret ve Sanayi Odası kayıtlarından Saray Sineması'nın 13 Ocak 1987'de kapatıldığını öğreniyoruz.
 

TURAN SİNEMASI

Çepni Mahallesi Pertev Bey Sokak No.6'daki yapı Ahmet Naci Özturan tarafından işletilen Turan Sineması'dır.

Yalçın ailesi tarafından yürütülen sinemacılık faaliyeti Samsunlu Ahmet Naci Özturan'ın Çorum'da sinemacılığa başlaması ile renklenir, piyasaya rekabet gelir.

Ahmet Naci Özturan 1950 yılında Baha Bey Caddesinde halen Bahçeli Gıda adlı marketin bulunduğu yerdeki Şehir Kulübü'nün terasında Güneş adlı yazlık sinemayı işletmeye başlar.

Turan Sineması daha önce halk arasında "motorhane" olarak bilinen elektrik santral binasıdır. Mülkiyeti Mehmet Kaynak'a ait olup sinemaya dönüştürülmesi mühendis Fahri Meroğlu ile Nafiz Alaybeyoğlu tarafından projelendirilir. Sinema 23 Nisan 1954'de çalışmaya başlar. İlk film "Ezo Gelin"dir.

Ahmet Naci Özturan Çorum'un sinema yaşamına rekabeti getirirken kent reklamcılıkla tanışır. Uzun yıllar sinemanın canlı reklamlarını sokak sokak afişlerle gezerek ve haykırarak yapan Kaya (İsmail) Üstündağ" Naci, Çorum'a reklamcılığı getirdi..." der. Sinema kapılarına takılan ve "Fener" adı verilen dev afişlerin bizzat A. Naci Özturan tarafından çizildiğini de söyler Kaya Üstündağ.

Turan Sineması 1975 yılında kapanır. Bir, bir buçuk yıl kapalı kaldıktan sonra bina sahipleri tarafından Rüya Sineması adıyla işletilir. Bir süre sonra da yeni kiracısı tarafından ekmek fırınına dönüştürülür. İlerleyen yıllarda yıkılan binanın yerinde halen Milli Gençlik Vakfı'na ait bir öğrenci yurdu vardır.

Ahmet Naci Özturan'ın Ticaret ve Sanayi Odası'na 15 Mart 1957'de kaydolmuştur. Sicil kaydının kapanış tarihi ise 25 Haziran 1988'dir.

Ahmet Naci Özturan Çorum'da sinemacılık yaparken Osmancık, Alaca, Dodurga, İskilip ve Hamamözü'nde de sinemalar işlettiğini söyler.
 

SİNEMA ÖZGÜR

(Kaynak kişi Gürcan Bozdoğan)

 Halen Eski Ankara Caddesinde bulunan 2002 sonbaharına kadar YİMPAŞ Mağazası olarak hizmet veren bina, Bozdoğanlar Kolektif Şirketi Gürcan Bozdoğan ve Ortakları tarafından inşa edilen ve Sinema Özgür olarak işletilen yerdir. Binanın Yapı ve Kullanma Ruhsatları Atilla Bozdoğan adınadır. İnşaatına 1971 yılında başlanmış olup projesi İnşaat Yüksek Mühendisi Salih İrem tarafından çizilmiştir.

Sinema Özgür 24 Mayıs 1973'de bir konserle hizmete girer. Bina, iç mimari olarak Ankara'daki Arı Sine-ması'nın bir minyatürüdür. Sinema; salon 800, balkon 500 kişi olmak üzere toplam 1.300 kişi kapasiteli şehrin en büyük sinemasıdır.

Sinema Özgür Ekrem Bora, Kamuran Akkor ve Vasfi Uçaroğlu Orkestrasının konseriyle açılır.

1980'li yıllarda televizyonun yaygınlaşması ve sinemanın yaşadığı kriz nedeniyle Sinema Özgür de 1982 yılında kapanır.
 

GÜNEŞ SİNEMASI

 Bahabey Caddesi'nde halen Bahçeli Gıda adlı marketin bulunduğu yerde bir dönem (1960'h yıllar) Şehir Kulübü vardır. Tek katlı bir yapı olup terası ise yaz mevsiminde Güneş Sineması olarak hizmet vermiştir. Bu sinema Ahmet Naci Özturan tarafından işletilir.
 

ZAFER SİNEMASI

 Zafer Sineması Çorum'un yazlık sinemalarındandır. Kuyumcular Arasında Ahlatçı Döviz adlı dük-kanın bulunduğu yerden girilen etrafı dükkanlarla çevrili bir açık hava sinemasıdır. Bu sinema da Yalçın ailesi ile rekabete giren A.Naci Özturan tarafından işletilir.
 

1968 İL YILLIĞINDA ÇORUM’DA SİNEMALAR
 

Çorum’da Merkez ilçede üç, diğer ilçelerde dokuz olmak üzere on iki sinema vardır. Bu sinemaların bir yazlık (Açık Hava Sineması)dır.

Merkez İlçe YALÇIN SİNEMASI
TURAN SİNEMASI
SARAY SİNEMASI

ALACA HİTİT SİNEMASI
YENİ SİNEMA
BAYAT UYSAL SİNEMASI
İSKİLİP YENİ SİNEMA (Ünalan)
KARGI YENİ SİNEMA
Mecitözü YENİ SİNEMA (Tepebaşı)
OSMANCIK YILDIZ SİNEMASI (Hem yazlık, hem kışlıktır)
SUNGURLU UĞUR SİNEMASI
ORTAKÖY Devamlı bir sinema yoktur. Haftada bir gün film oynatılmaktadır.

Ahmet Naci Özturan ile söyleşi…
 

Çorum’un sinema tarihinin en renkli siması A. Naci Özturan ile memleketi olan Samsun’da görüş-tük. Ahmet Naci Özturan 1968 İl Yıllığında Alaca’da “Hitit Sineması” olarak belirtilen sinemanın “Büyük Hitit Sineması” olduğunu, ayrıca, Atçı Baki’nin kahvesini yazlık sinema olarak çalıştırmaya başladığını ve bir taraftan da du-varlarının örerek ve üstünü kapatarak kış sezonunda “Yeni Sinema” adıyla kendisinin işlettiğini, Alaca’da 1975’den sonra Yahya Bulut tarafından işletilen bir sinema daha olduğunu belirtir. “Bulut Sineması”…
Sungurlu’daki “Uğur Sineması”nın Belediye Başkanı’nı Haydar Emrali’nin oğlu Uğur Emrali tarafından,
Mecitözü’ndeki “Yeni Sinema”nın (Tepebaşı) Amasyalı Ali Zeki Emiroğlu tarafından,
İskilip’teki “Yeni Sinema”nın (Ünalan) Fahrettin Ünalan tarafından işletildiğini, 1970’li yıllarda İskilip Turan Sineması adıyla kendisinin bir sinema işlettiğini,
Osmancık’ta 1970’li yıllarda hem yazlık hem kışlık “Hisar Sineması”nın Mahmut Çörekçi tarafından işletildiğini,
1975’de Dodurga’da “Zafer Sineması”nı çalıştırdığını söyler.

ÇIKRIK KÖYÜ’NDE SİNEMA

Çıkrık Köyü Çorum’un öğretmen üretme merkezidir sanki… Eğitimci-Yazar Muzaffer Gündoğar da Çıkrıklıdır. Emekli öğretmen ve sinema sevdalısı, halen makinistlik yapan Mehmet Akbulut ile sinema sevdasını konuştuk.

 
G.ERYÜKSEL: Kendinizi tanıtır mısınız? Sinema hayatınıza nasıl karıştı?
Mehmet AKBULUT : 1949 yılında o zamanlar Mecitözü’ne bağlı Çıkrık Köyü’nde doğdum. (Çıkrık Köyü şu an-da Merkez’e bağlıdır.) İlkokulun 4 ve 5 inci sınıflarını Çorum’da Tanyeri İlkokulu’nda okudum. (1960) o yıllarda si-nema ile tanıştım. O dönemde Çorum’da Yalçın ve Turan sinemaları vardı. Hiçbir filmi kaçırmazdım diyebilirim.
Ortaokuldan sonra Çorum İlk Öğretmen Okulu’nu bitirdim. (1969-1970) Okulun yıllığında benim için şöyle yazmıştı arkadaşlar, “Türk sinemasını iflastan kurtaracak, Yeşilçam’a abidesi dikilecek, Turan Sineması’nın gediklisi…”
Öğretmenliğe Çorum’un Domu (Budakören) Köyü’nde başladım. Köyde öğretmenlik yaparken kaçırdığım filmler oldu ama nerede ise her hafta sonu Çorum’a sinema izlemeye gelirdim. Sömestr ve yaz tatillerini ise hep Çorum’da film seyrederek geçirirdim.


G. ERYÜKSEL : Nasıl sinemacı oldunuz?
Mehmet AKBULUT : En büyük hayalim sinema işletmekti. Ancak bu iş için yeterli sermayem yoktu. Bugüne kadar da olmadı… Sinemaya olan sevgim ise hiç azalmadı. 1981 yılında kendi köyüm olan Çıkrık’ta öğretmenlik ya-parken sinema açmaya karar verdim.O yıllarda Mecitözü İlçesinde bile sinema yoktu. Film makinesini almamda Tur-hal’da PTT’de çalışan İsmail Eryaşar yardımcı oldu. 16 mm ’lik bir makineydi. Köyün kahvesini kiraladım. Sıra film bulmaya gelmişti. Samsun’daki Dar Flim şirketi’nden haftada üç veya dört film alırdım. Bu filmlerin her birini çoğun-lukla iki gün oynatırdım. Renkli filmin haftalık kirası 350 Lira, siyah-beyaz ise 250 liraydı. Bilet fiyatı ise önce 20 liraydı- sonra 25 lira yaptım.
Halk Eğitim Müdürlüğü Eğitim Araçları bölümünde bir film buldum. Yılmaz Güney’in “Kızılırmak Karakoyun” adlı filmi… Filmi ücretsiz alınca programa ilave yapıp iki film birden oynattım. Çıkrık Köyü’nde sinemacılık maceram bir yıl kadar sürdü.


G. ERYÜKSEL : Şimdi neler yapıyorsunuz?
Mehmet AKBULUT : Sinemaya olan sevgim hiç azalmadı. Şu anda emekli öğretmenim ve hala sinema ile bir-likte yaşıyorum. Özdoğanlar Sineması açılınca başvurup makinist oldum… Ancak hala kendi sinemamı işletme hayal-leri kuruyorum.


DOĞMADAN ÖLEN SİNEMA
 

  Bugün (2004) Belediye İş Hanı olarak bilinen belediye hizmet binası 1970’li yılların başında (Hamit Duran’ın Belediye Başkanlığı dönemi) Özel İdare tarafından ihale edilerek yaptırılmıştır.

 Binanın proje müellifleri mimar Fahri Yetman ile Behçet Baykut’tur. İnşaatın müteahhidi Nevres Karameşe, Fenni Mesulü mimar Mustafa Meroğlu’dur. Bugün iş hanı arkasında Turgut Özal İş Merkezi olan yerde bir sinema yapılması da projeye dahildir. Ancak, sinema bölümünün yapımı sürerken çatısının çökmeye başlaması nedeniyle inat durdurulur. Sinema bölümü projeden çıkarılarak yıkılır. Bu sinema Çorum’un doğmadan ölen sinemasıdır.
   
    Çorum 21 yüzyıla, sinema alanında yeni bir salona girer. Özdoğanlar Sineması... 1980’li yılların ikinci yarısında ve 1990’lı yıllarda yaşanan sinemasızlık dönemi sona erer. Ayrıca toplumun tamamını kucaklayamasa da Sinema Demir-A hizmet vermektedir. 2003-2004 sezonunda Özdoğanlar Sineması ikinci ve üçüncü salonlarını da hizmete sokar. Ancak ilçelerde hala sinema yoktur. Eşref Hoca Caddesinde yapımı devam eden Bahar Market adlı kompleks yapı içinde iki sinema salonu daha açılacağı haberleri gazetelerde yer alır. Şirketin Yönetim Kurulu Başkanı Sefa Yalçın ile yaptığımız görüşmede 159 kişilik iki salon olacağını, sinemanın adının büyük bir olasılıkla “Sinema MB” olarak düşünüldüğünü, ses düzeninin ise dijital Dolby Sistem olduğunu öğrendim.

Sefa Yalçın’ın Yalçın Sineması için bilgi aldığımız kaynak kişi olduğunu umarım hatırlarsınız. Yalçın ailesi, sinemacılık misyonuna 21. yüzyılda da devam etmektedir. İşin en ilginç yanı 1930-1940-1950-1970’li yıllara göre nüfus artmış, öğrenim düzeyi yükselmiş ve ekonomide tarıma dayalı bir sanayileşme yaşanmasına karşın sosyal yaşam özellikle sinema gibi bir alan-da kıraç bir fotoğraf sergiler. Bu durumun nedenleri arasında 1970’li yılların ikinci yarısında yaşanan terör ortamı, televizyonun yaygınlaşmasıyla evine kapanan aileler gösterileceği gibi Cumhuriyet ve devrimlerin coşkusuyla yaratılan modern kentli insan modelinin değişime uğraması da önemli bir etkendir. Ayrıca bir yanda büyük kentler göç alırken Çorum Merkezin de kırsaldan aldığı göçlerle şehrin sosyokültürel yapısındaki değişim de göz önüne alınmalıdır. Sinema ve tiyatro kentli yaşam tarzının göstergesi olmaya devam etmektedir hala...
 

Kaynakça:
   Çorum 1968 İl Yıllığı
   Kentte Sinema Sinemada Kent- Varlık Dergisi Ekim 2003, İstanbul.
   AKBULUT Günay – İstanbul’un Modernleşmesi ve Sinema – Varlık Dergisi Ekim 2003. İstanbul.
   ERKOÇ Ethem 21 Yüzyılda Çorum İli ve İlçeleri. 2001 Çorum
   ÖZTÜRK Mehmet, İstanbul’da Kentsel Kriz ve Sinema. Varlık Dergisi Ekim 2003. İstanbul.
 

Kaynak kişiler:
    Sefa Yalçın, İhsan Yalçın, Ahmet Naci Özturan, Lütfü Yalçın, Sami Erhan, Gürcan Bozdoğan, Soner Özdoğan, Atakan Özdoğan, Mehmet Akbulut, Kerep Aydoğan, Kaya Üstündağ.